Bitkiler ve İnsanlar İçin Selenyum ‘un Önemi !
Selenyum; somatik hücrelere ve bağışıklık sistemine saldıran serbest radikalleri nötralize eden bir elementtir. Selenyum E ve C vitaminlerini yeniden oluşturarak serbest radikallerle savaşıma devam etmelerini sağlayan bir antioksidandır.
Arizona Üniversitesi’nde (Tucson) 1996 yılında yapılan bir çalışmada dört buçuk yıl boyunca günde 200 mikrogram selenyum alan bir kişinin kansere yakalanma riskini yüzde 32’ye, kanserden ölme riskini ise yüzde 50’ye indirdiğini göstermiştir.
Pek çok araştırma raporlarında, kanda bulunan yüksek seviyedeki selenyumun akciğer, kolon, prostat ve cilt kanserinde, ölüm oranını düşürdüğünü göstermektedir. Ayrıca laboratuar çalışmaları, yaşlanmayı geciktirici etkisinin yanında, selenyumun potansiyel olarak meme kanserini engellemede çok faydalı bir rol oynadığını göstermektedir.
Selenyum eksikliğinin belirtileri ;
Kanser, katarakt ve kalp hastalıkları, gelişim geriliği, kas krampları, kalpte büyüme, anormal tırnak yatağı. Günlük gereksinim; 50 ila 200 mikrogram 400 mikrogram üst sınır olarak kabul edilmekle beraber, tavsiye edilen dozunun 20 ila 30 katı seviyelerinde alınması toksik (zehirleyici) seviyeye ulaştırır.
Selenyum fazlalığının belirtileri ;
Saç, tırnak ve diş kayıpları, deri iltihabı, yorgunluk, felç, ölüm.
Selenyum içeren doğal gıdalar ;
Sarımsak, soğan, ton balığı, ringa balığı, tahıllar, kepek ekmeği, bira mayası, buğday tohumu, mayalı gıdalar, brokoli, mantar, üzüm suyu, lahana, yonca, domates, deniz otları, pekmez, bira, yumurta, karaciğer, böbrek ve kabuklu deniz ürünleri (özellikle istiridye ve midye).
Selenyum; civa, kadmiyum ve gümüşün zehirleyici etkilerine karşı koruyucu niteliğe de sahiptir. Pek çok araştırma, katarakt oranlarında da azaltıcı etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda tiroit hormonu metabolizmasında da görev almaktadır.
Bitkisel üretimde selenyum ;
Bitkisel besinler, dünya genelinde birçok ülkede selenyumun başlıca günlük besin kaynaklarıdır. Gıda içerisindeki selenyum miktarı, bitkilerin veya hayvanların geliştirildiği toprağın selenyum miktarına bağlıdır. Avrupa’da toprak selenyum bakımından fakirdir. Selenyum seviyesi en düşük yerler; İspanya, Yunanistan ve Doğu Avrupa’dadır. Birleşmiş Milletler’de ise, Kuzey Nebraska’nın yüksek düzlüklerinde ve Dakota’da topraklar çok yüksek seviyede selenyuma sahiptir. Çin ve Rusya’nın bazı bölgelerinde topraktaki selenyum seviyesi çok düşüktür. Selenyum eksikliği çoğu kez bu bölgelerde rapor edilir çünkü bu bölgelerdeki birçok besin yöresel olarak yetiştirilir ve tüketilir. Selenyum gübrelemesi, topraktaki düşük seviyesi nedeniyle bazı ülkelerde uygulanan bir yöntemdir. Finlandiya’da Selenyumun biyolojik yarayışlılığının düşük olduğu topraklarda insanların günlük ihtiyacı olan miktarının karşılanamaması nedeniyle 1984 yılından beri çoklu gübrelemelerde ilave selenyumun kullanılmasının, yiyecek ve gıda maddelerine yaptığı katkısı açısından önemi anlaşılmıştır. Finlandiya’da marulda yapılan bir araştırmaya göre; farklı dozlarda uygulanan selenyumun bitkide farklı davranışlara neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu araştırmadan çıkan sonuçları özetlersek;
- Selenyumun daha düşük dozları, fidelerin kuru ya da yaş ağırlıklarında bir etki yapmamış; ancak yaşlanmaya başlayan bitkileri kayda değer oranda gelişmeye yönlendirmiştir.
- Işıklanma şiddetiyle doğru orantılı olarak, uygun dozların gelişimi teşvik ettiği gözlemlenmiştir.
- Selenyum uygulaması yapılmayan olgun marullarda toplam klorofil yoğunluğunda azalma görülmüştür.
- Fidelerde ise selenyum uygulaması klorofil yoğunluğunu arttırmıştır.
- Selenyum uygulaması bitki yaşına bakmaksızın, lipit peroksidasyonu azaltmaktadır.
Teorik temel olarak, selenyumun antioksidatif rolü, bitkide yaşlanmayı geciktirmekte ve hasat sonrasında tarımsal ürün kaybını azaltmaktadır. Bu yıl Manisa – Sarıgöl bölgesinde bağlarda yapılan uygulamaların sonucunda; birinci kalite ürün kaybının azaldığı ve üzüm tanelerinde büyümeyi teşvik ettiği gözlemlenmiştir.
Cem İnce
Ziraat Mühendisi
Zir.Müh. İlkay ÇORMAN
Sitemizde bulunan bazı ürün grupları ;